Bilindiği üzere, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin 2. paragrafı;
“Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak kural olarak, Türk parası ile işyerinde veya özel olarak açılan bir banka hesabına ödenir. Ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkak, yabancı para olarak kararlaştırılmış ise ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödeme yapılabilir,” hükmünü getirmiştir.
İşbu hüküm ile iş sözleşmelerine bağlı olarak yapılacak ödemelerin kural olarak Türk parası ile ödenmesi açık bir şekilde belirlenmiştir.
Diğer taraftan; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’a ilişkin 2008-32/34 sayılı Tebliğ’in 8. maddesi (2018-32/52 tebliğle değişik) pek çok sözleşme türü ile ilgili ödeme yükümlülüklerinin dövizle belirlenip belirlenmeyeceği hususlarını düzenlemektedir.
Bahse konu 2008-32/34 sayılı Tebliğ’in 8. maddesinin 19. fıkrası;
“Dışarıda yerleşik kişilerin Türkiye’de bulunan; şube, temsilcilik, ofis, irtibat bürosu, doğrudan veya dolaylı olarak yüzde elli ve üzerinde pay sahipliklerinin veya ortak kontrol ve/veya kontrolüne sahip bulunduğu şirketler ile serbest bölgedeki faaliyetleri kapsamında serbest bölgelerdeki şirketlerin işveren veya hizmet alan olarak taraf olduğu iş ve hizmet sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülüklerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkündür.” şeklindedir.
Yukarıda belirtilen iki hükmün birlikte değerlendirilmesi neticesinde, Türkiye’de bulunan yabancı sermayeli şirketlerin yüzde elli veya üzerindeki hisselerinin yurt dışında yerleşik kişilere ait olması veya serbest bölgede faaliyet göstermesi halinde bu şirketlerin işveren olduğu iş sözleşmelerinde, sözleşme bedelinin veya sözleşmedeki diğer ödeme yükümlülüklerinin yabancı para cinsinden belirlenmesi mümkün ise de ödemenin ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile yapılması gerekmektedir.
Yukarıdaki 2008-32/34 sayılı Tebliğ’de yer alan hükmün hilafından Türkiye’de bulunan yabancı sermayeli şirketlerin yüzde ellinin altında bir orandaki pay sahipliğinin yurt dışında yerleşik kişilere ait olması halinde bu şirketlerin işveren konumunda olduğu iş sözleşmelerindeki bedellerin yabancı para cinsinden dahi belirlenemeyeceği oldukça net bir şekilde ortadadır. Yabancı para cinsinden belirlenemeyen iş sözleşmesindeki bedellerin Türk parası ile ödenmesi gerektiği ise tartışmasızdır.
Av. Cömert Aksoy
Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.
Bir cevap yazın