22.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile arabuluculuk süreciyle ilgili kavramlara, arabuluculuk faaliyeti ve usulüne, dava şartı arabuluculuğa ilişkin belli başlı düzenlemeler yapılarak alternatif çözüm yollarından olan arabuluculuk kurumu düzenlenmiştir.
Kanun’un gerekçesinde; alternatif çözüm yollarından olan arabuluculuk kurumu ile uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan anlaşmayla çözümlenmesi, daha basit ve kolay şekilde sonuca ulaşılmasının amaçlandığı belirtilmiştir.
Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinde, “İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır” şeklindeki düzenlemeye yer verilerek dava şartı arabuluculuğun esasları belirlenmiştir. Kanun ile zorunlu dava şartı arabuluculuk çözüm yolunun yanında ihtiyari arabuluculuk görüşmeleri ile de uyuşmazlıkların mahkemeye taşınmadan çözümünün amaçlandığı açıktır.
Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığı’nın hazırladığı “Arabulucular Etik Kuralları” ile ise sürecin sağlıklı ve objektif bir şekilde yürütülmesi öngörülmüş ve bu doğrultuda belli başlı ilkeler belirlenmiştir. Sayılan etik kuralların bütün olarak okunması ve yorumlanması gerekmekle birlikte kuralların sıralanmasında öneme göre verilen bir öncelik söz konusu değildir.
Bahsi geçen etik kuralları;
- Eşitliği gözetme yükümlülüğü
- Kendi kararının verme hakkı
- Tarafsızlık
- Menfaat ilişkisi ve çatışması
- Arabuluculuk sürecinin niteliği ve görevin özenle yerine getirilmesi
- Gizlilik
- Mesleki yeterlilik
- Unvan kullanımı, reklam ve tanıtım
- Ücret ve diğer masraflar
- Arabuluculuk uygulamasının geliştirilmesi
şeklinde sıralamak mümkündür.
Arabuluculuğun temel şartlarından olan tarafsızlık ilkesi Etik Kurallar’da belirtildiği gibi 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 9/2. maddesine göre, “Arabulucu olarak görevlendirilen kimse, tarafsızlığında şüphe edilmesini gerektirecek önemli hal ve şartların varlığı halinde, bu hususta tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür” hükmü ile de açıkça ifade edilmiştir. Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Daire Başkanlığının hazırladığı Arabulucular Etik Kuralları’nın 4. maddesinde, arabulucu ile taraflar arasında herhangi bir menfaat ilişkisi veya çatışmasının bulunmaması gerektiği açıklanmıştır. Arabulucu kendisi tarafından makul koşullarda bilinebilecek ve tarafsızlığı hakkında şüphe uyandırabilecek doğmuş veya doğabilecek menfaat ilişkisi veya çatışmasının varlığı halinde mümkün olan en kısa süre içinde tarafları bilgilendirmelidir.
Ayrıca Kanun’un 11. maddesi ile düzenlendiği üzere; “Arabulucu, arabuluculuk faaliyetinin başında, tarafları arabuluculuğun esasları, süreci ve sonuçları hakkında gerektiği gibi aydınlatmakla yükümlüdür.” Arabulucu, tarafları arabuluculuk yoluyla çözümlenen hukuki uyuşmazlıklar ve arabuluculuk faaliyeti sonucunda tarafların anlaşmaya varması durumunda düzenlenecek “Anlaşma Belgesi”nin niteliği ve hukuki sonuçları hakkında da bilgilendirmelidir. İşbu Anlaşma Belgesi, mahkemece şerh verilmesi ile birlikte ilam niteliği kazanabilmektedir.
Arabuluculuk sürecinde arabulucunun tarafsızlığı ve bilgilendirme yükümlülüğü konusuna etraflıca değinilen ilgili Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2019/3694 E., 2019/13040 K., 11.06.2019 tarihli kararında belirtildiği üzere; “Arabulucu, kendisi tarafından makul koşullarda bilinebilecek ve tarafsızlığı hakkında şüphe uyandırabilecek doğmuş veya doğabilecek menfaat ilişkisi veya çatışmanın varlığı halinde mümkün olan en kısa süre içinde tarafları bilgilendirmelidir. Somut uyuşmazlıkta arabulucunun davalı şirketin avukatı olarak görev yaptığı halde arabuluculuk görüşmeleri öncesinde davacı tarafı bu yönde bilgilendirdiği ortaya konulamamıştır. Bu yönüyle ilgili mevzuat çerçevesinde arabulucunun tarafsızlığından şüphe duyulmasını gerektiren önemli hal ve şartların varlığı kabul edilmelidir.”
Kanun’da sayılan usul ve esaslara göre yürütülmeyen arabuluculuk süreci sonunda imzalanan anlaşma belgesinin ise geçerliliğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Arabulucunun tarafsızlığı, güvenilirliği, sayılan yükümlülüklerinin ihlal edilmesi, usul eksikliği, tarafların hukuki dinlenilme haklarının ihlali, hukuken geçerli bir tutanak düzenlenmemesi gibi arabuluculuk sürecinde doğan herhangi bir eksiklik halinde sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülmediği ortaya çıkacaktır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin; “Davalı şirketin kayden avukatının arabuluculuğunda gerçekleştiği, arabulucunun davacı tarafı diğer tarafın avukatı olduğu konusunda bilgilendirdiğinin tespit edilemediği, emsal dosyalarda dinlenen tanık anlatımlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, hatta arabulucunun da işçilerin imzaladığı aşamada işyerinde olmadığının beyan edilmesi karşısında; usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçevesinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır.” Şeklindeki hükmü de işbu açıklamaları destekler niteliktedir. Keza arabulucunun davalı şirketin avukatı olarak görev yaptığı halde arabuluculuk görüşmeleri öncesinde tarafları bu yönde bilgilendirdiği ortaya konulamadığı gibi anlaşma belgesinde de bu yönde bir açıklamaya da yer verilmemiştir. Netice itibariyle Kanun hükümlerine göre usulüne uygun bir başvuru olmadığı, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı ve mevzuat hükümleri çerçevesinde usulüne uygun, geçerli bir tutanak düzenlenmediği ve dava tarihi itibariyle zorunlu arabuluculuk şartının gerçekleşmediği sonucuna varılmıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin bu kararının arabuluculuk faaliyetinin ayrılmaz bir parçası olan tarafsızlık ilkesi ve taraflara eşit mesafe durulması gerekliliği ile doğru orantılı olduğunu düşünmekteyiz. Zira, arabuluculuk, uyuşmazlığın taraflarının kendileri için adil olan bir sonucu bireysel olarak anlamalarına imkân tanıyan, onlara en uygun çözümleri geliştirebilme özgürlüğü veren ve kararlarını kendilerinin almalarını sağlayan bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Bununla birlikte, bu yöntemin adil olabilmesinin en önemli koşullarından biri de tarafsızlık ilkesinin uygulanmasına bağlı olmasıdır.
Belirtmek isteriz ki, arabuluculuk faaliyeti zorunlu ya da ihtiyari olsun, amaç taraflar arasındaki ihtilafın en adil ve en hızlı yolla çözümüne ulaşmaktır. Adil bir sonuç için ise arabulucunun tarafsız olması, bir tarafın diğerinden üstün tutulmaması kuşkusuz sürecin en iyi şekilde yürütülmesi için bir zorunluluktur.
Av. Kübra Gökçe KÖYCÜ & Av. Melisa Zeynep UZUNLAR & Av. Zeynep AKDENİZ
Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.
Bir cevap yazın