Velayet Nedir?
Velayet, Türk Medeni Kanunu’nun 335. maddesi ve devamı hükümlerde düzenlenmiştir.
Velayet, 18 yaşından küçüklerin (ergin olmayan) veya hâkim tarafından kısıtlanan ergin çocukların bakımının ve eğitiminin sağlanması için anne ve babaya verilen haktır. Hukuken geçerli bir sebep olmadıkça velayet hakkı anne ve babadan alınamaz. Ayrıca hâkim vasi atanmasına gerek görmedikçe, kısıtlanan ergin çocuklar da anne ve babanın velayeti altındadır.
- Evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar ancak boşanma kararının kesinleşmesiyle birlikte evlilik birliği sona erdiğinden velayetin ebeveynlerden birine bırakılması gündeme gelir. Bu durumda velayet, çocuğun mahkemece kendisine bırakıldığı tarafa aittir.
- Anne ve babadan biri ölmüşse velayet sağ kalan eşe aittir.
- Anne ve baba evli değilse velayet anneye aittir.
- Anne küçük, kısıtlı veya ölmüş ise ya da velayet kendisinden alınmışsa hâkim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velayeti babaya verir.
Çocuğun Üstün Yararı ve Velayetin Değiştirilmesi Davası Nedir?
Velayete ilişkin davalarda hâkimin göz önünde bulunduracağı temel ilke “çocuğun üstün yararı” ilkesi olacaktır. Çocuğun üstün yararı ilkesinin temelini ise aşağıdaki Kanun ve sözleşme maddeleri oluşturmaktadır.
- Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme madde 3
- Çocuk Haklarının Kullanılmasına ilişkin Avrupa Sözleşmesi madde 1
- Türk Medeni Kanunu madde 339/1. 343/1. 346/1
- Çocuk Koruma Kanunu madde 4/b.
Çocuğun üstün yararı belirlenirken; onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacı gözetilecektir. Anne ve babanın yararları, boşanmadaki kusurları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilediği ölçüde göz önünde tutulmaktadır. Anlaşılacağı üzere velayet düzenlemesinde, çocukla anne ve baba yararının çatışması halinde, çocuğun yararına üstünlük tanınacaktır. Velayet hususu kamu düzenine ilişkin olduğu için hâkimin kendiliğinden araştırma ilkesi geçerli olacaktır.
Velayetin değiştirilmesi davası, velayet hakkının anne veya babaya verilmesinden sonra velayet kendisine verilen tarafın durumunun değişmesi ve sonradan ortaya çıkan çeşitli nedenlerden ötürü velayeti alan anne ya da babanın velayet hakkını gereği gibi kullanamaması ile çocuğun menfaatinin gerektirdiği durumlarda açılan bir davadır. Velayete ilişkin kararlar kesin hüküm oluşturmadığı için koşulların değişmesi veya velayetin değiştirilmesini gerektiren haklı bir sebebin bulunması hâlinde mahkemece velayetin değiştirilmesine her zaman karar verilebilir.
Çocukla kişisel ilişki kurulmasının engellenmesi, çocuğun fiilen velayet hakkı olmayan annede ya da babada bırakılması veyahut çocuğun üçüncü kişinin yanında bırakılması, çocuğun menfaatinin gerektirdiği nedenler (örneğin sağlık, eğitim, ahlâk, güvenlik), velayeti kendisinde bulunan annenin ya da babanın yeniden evlenmesi, velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere gitmesi, ölüm veya velayet görevinin kullanılmasının engellenmesi, velayetin değiştirilmesi sebepleri olarak sayılabilir.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 12. maddesi ile Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin 3. ve 6. maddeleri, iç hukuk tarafından yeterli idrake sahip olduğu kabul edilen çocuklara, kendilerini ilgilendiren davalarda görüşlerini ifade etmeye olanak tanınması ve görüşlerine gereken önemin verilmesi gerektiğini öngörmektedir. Ancak çocukların üstün yararının gerektirdiği hallerde görüşlerinin aksine karar verilmesinin de mümkün olduğunu belirtmek isteriz.
Velayet hususunun, çocukları ilgilendiren konuların en başında geldiği düşünüldüğünde yaşı sebebiyle velayet konusunda görüşünü açıklama olgunluğuna erişen çocuğun görüşüne başvurulması, ayrıca çocuk ile anne ve babanın yaşam koşullarının ve çocuk ile ebeveynlerin ilişkilerinin değerlendirilmesi bakımından sosyal inceleme raporu da alınması gerekmektedir. Bu kapsamda velayet konusunda idrak çağında bulunan çocuğun eğitim, kültür, yaşam olanakları bakımından nerede yaşamak istediği konusunda bilgilendirilerek velayet hakkındaki görüşünün sorulması ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 5. maddesi gereğince aile mahkemesi bünyesinde bulunan psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan, her iki ebeveyn ve çocukla görüşmek suretiyle inceleme ve rapor istenip tarafların barınma, gelir, sosyal ve psikolojik durumlarına göre çocuğun sağlıklı gelişimi için velayeti üstlenmeye engel bir durumun bulunup bulunmadığının yaşanılan ortamında da inceleme yapmak sureti ile araştırılması ve diğer deliller de göz önüne alınmak suretiyle ebeveynlerinden hangisi yanında kalmasının çocuğun menfaatine olacağının tespit edilmesi gerekmektedir.
Velayetin değiştirilmesi ile birlikte birtakım hukuki sonuçlar da ortaya çıkacaktır. Velayeti kendisinde bulunmayan anne veya babanın çocukla kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkı bulunmakta, mahkemece de bu ilişkinin kurulması gerekmektedir. Yine velayeti kendisine verilmeyen tarafın çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması gerekmektedir. Bu katılma şekli iştirak nafakası olarak karşımıza çıkacaktır. Nafaka ve nafaka türlerine ilişkin bilgi notumuzdan iştirak nafakası ile ilgili detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz. (https://vonahukuk.com/nafaka-ve-nafaka-turleri/)
Görev ve Yetkili Mahkeme Neresidir?
Velayetin değiştirilmesi veya kaldırılması davasında görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir.
HMK.m.382/(2)-13 gereği velayetin kaldırılması veya değiştirilmesi davaları çekişmesiz yargı işlerinden olduğu için kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça talepte bulunan kişinin veya ilgililerden birinin oturduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu kabul edilmiştir.
Av. Melisa Zeynep Uzunlar
Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.
Bir cevap yazın