Ticaret hayatında, borçlu şirketlerin veya şirket ortak ve üyelerinin, şirket tüzel kişiliğinin arkasına saklanarak alacaklılarına zarar verme kastıyla, dürüstlük kurallarına aykırı tasarruflarda bulundukları sıklıkla görülmektedir.
Hukukumuzda kabul edilen “ayrılık ilkesi” gereğince, tüzel kişi şirketler ile kendisini oluşturan ortak ve üyelerin birbirinden bağımsız kişilikleri ve malvarlıkları vardır. Bu bağlamda şirketlerin veya ortak ve üyelerinin karşılıklı olarak birbirlerinin borçlarından sorumluluğu bulunmadığı gibi, farklı tüzel kişiliğe sahip kardeş/yavru şirketler ile asıl şirketin karşılıklı olarak birbirlerinin borçlarından doğan sorumluluğu da bulunmaz. Ancak ayrılık ilkesinin mutlak biçimde her durumda uygulanması hakkaniyete aykırı sonuçlar doğmasına sebebiyet vereceğinden, tüzel kişilik perdesinin aralanması kurumu öngörülmüştür.
Çalışmamız ile tüzel kişilik kavramının kötüye kullanılması ile gerçekleştirilen bu tasarruflara karşı, alacaklıların istisnai hallerde başvurulabilecekleri tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisinin uygulama alanı, yöntemleri ve sonuçları genel hatlarıyla incelenmiştir.
Perdenin kaldırılması Teorisi
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi hukukumuzda kanunla düzenlenmemiş olup, doktrin ve Yargıtay kararları doğrultusunda kabul görmüştür. Yargıtay, “Tüzel kişiliğin kötüye kullanıldığı bazı istisnai hallerde tüzel kişilik perdesi aralanmak suretiyle gerçek ya da tüzel kişi ortakların sorumluluğuna gidilebilecektir. Uygulamada ve doktrinde… çok istisnai hallerde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisinin uygulanmasının mümkün olabileceği de kabul edilmektedir.” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2019/593, K. 2019/9655, T. 3.12.2019) diyerek teorinin uygulanmasını açıkça kabul etmiştir. Bu uygulama ile ayrılık prensibi göz ardı edilerek, alacaklı olan üçüncü kişilere, tüzel kişilik perdesini aralaması ve bu doğrultuda şirketin borcu için şirket ortaklarına veya ayrı bir tüzel kişiliğe sahip kardeş/yavru şirkete, ortakların borcu için ise şirketin sorumluluğuna gidebilme olanağı sağlanmıştır.
Tüzel kişilik perdesi genel olarak, şirketin sorumlu olduğu bir borç veya yükümlülükten ortakların da sorumlu olması yahut ortakların sorumlu olduğu bir borç veya yükümlülükten şirketin de sorumlu olması amacıyla aralanmaktadır. Burada, şirketin taraf olduğu hukuki ilişkinin kapsamına ortakları da dahil edilmekte, ortakların taraf olduğu hukuki ilişki kapsamına şirket de dahil edilmektedir.
Örneğin; ticari işletmenin devri sonrası belli bir süre için rekabet etmeme borcu altına giren kişinin doğrudan kendisinin değil, ortağı olduğu farklı bir şirket üzerinden rekabet yasağı ile korunan alanda faaliyet göstermesi durumunda, işlemi şirketin değil, sözleşmenin tarafı olan kişinin gerçekleştirdiği kabul edilecektir. Bu durumda üçüncü kişi konumundaki şirket, sözleşmeye aykırılık kapsamında değerlendirilerek hukuki ilişkinin kapsamına dâhil edilmektedir. Bir başka örnekte, alacaklılarından mal kaçırma kastıyla, gayrimenkullerin devir ve satış işlemlerini şirket tüzel kişiliği üzerinden gerçekleştiren ortağın borcundan dolayı, tüzel kişi şirket sorumlu tutulabilecektir.
Daha genel bir ifade ile tüzel kişilik kavramının arkasına gizlenerek kanuna karşı hile yapılması, tüzel kişiliği oluşturan kişilerin taraf oldukları sözleşmelerden doğan yükümlülükleri ihlal etmeleri veya üçüncü kişilere zarar verme amacı gütmeleri gibi Türk Medeni Kanunu Madde 2’de düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılığın veya hakkın kötüye kullanılmasının söz konusu olduğu durumlarda, bu uygulama ile tüzel kişilik kavramı vasıtasıyla elde edilmek istenen amaç engellenmeye çalışılmıştır.
Kişiler hukukunun temel prensiplerinden olan ayrılık ilkesinin görmezden gelindiği bu yola ancak somut olaya uygun bir kanuni düzenleme bulunmaması halinde istisnai olarak başvurulabilecektir. Yargıtay da bu durumu “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi, ana kuralın istisnası olarak ancak belirli ve sınırlı durumlarda sakınılarak uygulanması gereken bir yoldur” (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2019/593 K. 2019/9655 T. 3.12.2019) şeklinde açıklamıştır.
Yine belirtilmelidir ki, sınırlı sorumluluk ilkesi gereğince alacaklıların öncelikle tüzel kişiye başvurma zorunluluğu vardır. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak, ortakların veya şirketin sorumluluğuna gidilmesi istisnai bir hal olduğundan, ancak tüzel kişiden tahsil edilemeyen alacaklar için teorinin uygulanması mümkündür.
Perdenin aralanması sonucu tüzel kişiliğe hukuken tanınan kişiliğe tamamen dokunulmamakta, yalnızca kötü niyeti engellemek ve mağduriyeti gidermek adına somut olaya özgü olarak perde aralanmaktadır. Bu bağlamda tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının yalnızca somut olay açısından hüküm ifade edeceği belirtilmelidir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektiren haller
Bu haller sınırlı olmamakla birlikte, genel olarak üç başlık altında toplanabilir.
1. Alanların birbiri içine geçmesi ile tüzel kişi ve üyelerini özdeş kılma: Tüzel kişi ile ortaklarının veya tüzel kişi ile başka bir tüzel kişinin malvarlıkları veya alanlarının birbiri içine geçmesi ile hukuki işlemlerin kim tarafından gerçekleştirildiğinin tam olarak tespit edilememesi durumunda ortada tek bir kişilik varmış gibi kabul edilir.
Örneğin; tüzel kişi ile sözleşme yapan üçüncü kişi, hâkim ortağın hileli davranışları sonucunda hataya düşürülerek mağdur edilmiş ise ortağın fiilleri şirkete mal edilerek doğrudan tüzel kişinin sorumluluğuna gidilecektir. Bu durumda şirket ve ortakların ayrı ve bağımsız kişilikleri göz ardı edilir; tek bir hukuki kişilik varmış gibi kabul edilir. Bazı malların ortağa mı yoksa ortaklığa mı ait olduğu anlaşılamıyorsa yine bu halin varlığı kabul edilir. Ortaklığa ait araçların bedelsiz olarak ortağın kullanımına sunulması, devredilmesi durumu da örnekler arasında sayılabilir.
2. Yabancı yöntemi: Belli bir kitle, ortak veya ortaklar grubunun şirket yararına faaliyetler dışında, farklı ekonomik çıkarlar peşinde koşarak, tüzel kişi üzerinde baskın şekilde hâkimiyet kurmaya çalışması ve şirket faaliyetlerini kendi çıkarları yönünde şekillendirmesidir. Bu hal, hâkim şirketin hâkimiyetini bağlı ve kardeş/yavru şirketlerin zararına olacak şekilde kullanması şeklinde de ortaya çıkmaktadır. Bir başka ifadeyle, tüzel kişi ile şirkete hâkim olanın menfaatlerinin çeliştiği hallerde yabancı menfaatin üstün tutularak, tüzel kişi kavramının yabancı menfaat için kullanılmasını ifade etmektedir. Örneğin, şirketteki payların tamamına sahip ortak, şirketin borcu için üçüncü kişi ile birlikte kefil olduğunda, Yargıtay ortağın, şirket için verdiği kefaletin kendi yararına olduğunu kabul ederek üçüncü kişi kefile rücu edemeyeceğine karar vermiştir.
3. Öz kaynak yetersizliği: Tüzel kişiliğin, faaliyet konusunu gerçekleştirmeye yetecek sermaye konulmaksızın varlık göstermesi durumunda şirket ortakları sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanamaz. Sınırlı sorumluluk ilkesinin arka planında, alacaklıların korunabilmesi için bir ana sermaye ve kaynak miktarının tespit edilip, tüzel kişiliğe tahsis edilmiş olması yatmaktadır. Ancak bu halde ortaklar sınırlı sorumluluk ilkesi gereğince, sorumluluktan kurtulabilir. Aksi takdirde yetersiz sermayeli tüzel kişiliğin sağladığı imkânlardan ve sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanan ortakların, alacaklılarını zarara uğratma kastından söz edilir. Bu durumda tüzel kişiliği kötü niyetle kullanan ortağın sorumluluğuna gidilebilecektir.
Sayılan bu hallerin varlığı durumunda tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi gündeme gelecektir ve perdenin kaldırılmasıyla ilgili somut olaya göre farklı yöntemler uygulama alanı bulacaktır.
Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Yöntemleri
1.Tüzel Kişilik Perdesinin Düz Kaldırılması; Borçlarından dolayı kendi malvarlığı ile sorumlu olan tüzel kişiye ilişkin sorumluluk alanının, tüzel kişiyi oluşturan üyeler ve ortakları da kapsayacak şekilde genişletilmesidir. Bu halde tüzel kişi adına gerçekleştirilen işlemler nedeniyle ortak ve üyeler de sorumlu tutulabilecektir.
2. Tüzel Kişilik Perdesinin Ters Kaldırılması; Ortağın şahsi borçlarından dolayı, perdenin aralanması ve alacaklıya doğrudan şirket malvarlığına gidebilme imkânı verilmesidir. Bu halde ortağın şirket tüzel kişiliğini kullanarak gerçekleştirdiği tasarruflar nedeniyle, şirketin sorumluluğuna gidilebilecektir.
Bu yöntemle perdenin kaldırılması halinde, şirket alacaklılarının zarara uğrama riski olduğunu özellikle belirtmek gerekir. Kural olarak ortağın şahsi borçlarından dolayı, ancak ortağın şirketteki var olan hissesi haczedilip, satılabilir. Bu şekilde alacak dolaylı olarak şirket mal varlığından da tahsil edilmiş olacaktır. Perdenin aralanması ile ortağın şahsi alacaklıları şirket malvarlığına gidebileceği için, şirketin şahsi alacaklılarının alacağını tahsil edememe riski doğduğu söylenebilir.
3. Tüzel Kişilik Perdesinin Çapraz Kaldırılması; Ana ortaklık ile ona bağlı olan yavru ortaklıklar arasında zincirleme kurulan tüzel kişilik perdesi mevcut ise; önce yavru ortaklığa ilişkin bir durum nedeniyle perde kaldırılarak ana ortaklık devreye sokulmakta, ardından bu ana ortaklıkla grup içerisinde yer alan diğer bir yavru ortaklık arasındaki perdenin kaldırılması ile yavru ortaklıklara ulaşılmaktadır. Bu durumda perdenin kaldırılması ile önce ana ortaklığa daha sonra da tekrar perdenin kaldırılması ile diğer bir yavru ortaklığa müracaat edilebilir. Böylece aynı ana şirkete ait iki yavru şirketten birinin borcu için diğerinin malvarlığına el atılabilmesi mümkün olmaktadır.
Ancak perdenin çapraz kaldırılması yoluna bir istisna getirilerek; yalnızca tek bir iktisadi işletmenin yürüttüğü ve birbirini tamamlayıcı faaliyetlerin aynı işletme birliği altında faaliyet göstermesi durumunda perdenin kaldırılmasının mümkün olduğu kabul edilmektedir. Bu durumda büyük çaplı işletme topluluklarında; gıda, finans, otomotiv gibi farklı sektörlerde faaliyet gösteren aynı seviyedeki tüzel kişiliğe sahip kardeş şirketler arasında iktisadi bütünlük bulunmadığı için teorinin uygulanamayacağı kabul edilmektedir.
Organik Bağ Kavramı
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ile organik bağ kavramları sıklıkla karıştırıldığından bu kavramlar arasındaki ilişkinin açıklanması da faydalı olacaktır. Organik bağ, bir tüzel kişinin borçlarının takip edilmesini ve bu takibin borçlu şirket ile birlikte, onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan diğer tüzel kişilere karşı yapılabilmesini sağlayan bir hukuki yoldur. Organik bağın varlığı için iki ayrı tüzel kişilik arasında belirli bir ilişkinin bulunması gerekir. Bu ilişki bazen ekonomik veya ticarî bir bağımlılık, bazen aynı kaderi paylaşma, bazen de birlikte hareket olgusu şeklinde olabilir. Yargıtay istikrar kazanan kararlarında organik bağ kavramına; “Tüzel kişilik hakkının kötüye kullanılması, kanuna karşı hile, işçiye zarar verme (haklarının alınmasını engelleme), tarafta muvazaa (hizmeti kendisine verdiği halde başka bir kişiyi kayıtta işveren olarak gösterme) ve namı müstear yaklaşımı nedeni ile dolaylı temsil söz konusudur. Bu durumların söz konusu olduğu halde tüzel kişilik perdesinin aralanması sureti ile gerçek işveren veya organik bağ içinde olan tüm işverenler sorumlu tutulmaktadır. Organik bağ ise şirketlerin adresleri, faaliyet alanları, ortakları ve temsilcilerinin aynı olmasından, aralarındaki hukuki ilişkilerin tespitinden anlaşılır.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2125 E., 2018/20573 K. 14.11.2018 T. ) şeklinde değinmektedir.
Organik bağ ilişkisinde tüzel kişinin, alacaklısının haklarını kullanmasını engellemek için temsilde farklı kişiliklere yer vermesi söz konusudur. Bu durumda tüzel kişinin bağımsızlığı sınırlanır ve organik bağ içinde olunan kişi ile tüzel kişi özdeş kabul edilir.
Önemle belirtilmelidir ki, her iki kavramın da temelinde hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralı bulunmaktadır. Bu bağlamda organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları birbirlerini tamamlar ve destekler niteliktedir. Bu doğrultuda şartları daha hafif olduğundan Yargıtay’ın alacaklıların zarar görmemesi için çoğu zaman tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisi yerine organik bağ kavramı ile sorunları çözmeye çalıştığı görülmektedir.
Organik bağın bulunduğu kabul edilen hallerden bazıları; şirketlerin ticaret sicil adreslerinin veya faaliyet alanlarının aynı olması, şirket ortakları ile organik bağ bulunan diğer şirket ortaklarının aynı olması veya ortaklar arasında akrabalık bağı bulunması olarak sayılabilir.
Tasarrufun İptali Davası ile Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması teorisinin sıklıkla gündeme geldiği alanlardan biri de tasarrufun iptali davalarıdır. Borçluların, kötü niyetle ve alacaklılarından mal kaçırma kastıyla gerçekleştirdikleri tasarrufların alacaklı lehine hükümsüz kılınması tasarrufun iptali davası ile mümkündür. Ancak bazı hallerde tasarrufu gerçekleştiren taraf olarak gözüken kişi ile aslında tasarrufu gerçekleştiren ve tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınan kişi aynı olmadığından açılan tasarrufun iptali davalarında husumet bu kişilere yöneltilememektedir. Uygulamada bu sorunun çözümü amacıyla genellikle tüzel kişilik perdesinin aralanması yoluna başvurulmaktadır.
Buna göre, tüzel kişilik perdesi kaldırılarak, somut olaya göre doğrudan tüzel kişilik perdesinin arkasına sığınan ve aslında tasarrufta bulunan şirket veya şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilebilmesi mümkün olacaktır.
Sonuç
Yargıtay kararları ile doktrin tartışmaları sonucunda hukukumuzda yer bulan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi, istisnai bir yol olup somut olaya uygun kanuni bir düzenlemenin bulunmadığı ve alacağın tahsilinin farklı bir yolla sağlanamadığı durumlarda son çare olarak başvurulabilecektir.
Esasen tüzel kişilerin ve ortakları ile üyelerinin birbirinden bağımsız kişilikleri ve malvarlıkları bulunsa da, bu yol ile ayrılık prensibi ve tüzel kişilik yapısının kötüye kullanılması, sözleşmeden doğan yükümlülüklerin ihlal edilmesi, üçüncü kişilere zarar verme amacının önlenmesi; daha genel bir ifade ile dürüstlük kuralına aykırılık oluşturan davranışların engellenerek alacaklıların korunması amaçlanmıştır.
Son olarak belirtilmelidir ki, niteliği itibariyle tasarrufun iptali davaları için aranan kötü niyet ve mal kaçırma kastı ile tüzel kişilik yapısının kötüye kullanılması kavramları birbirini tamamlar niteliktedir. Alacaklılarından mal kaçırma kastıyla hareket eden borçlunun, çoğu zaman devir işlemlerini tüzel kişilik perdesinin arkasına saklanarak gerçekleştirdiği görülmektedir. Bu nedenle, borçlunun bir tüzel kişiliğin arkasına sığınarak gerçekleştirdiği tasarruflarına karşı açılacak tasarrufun iptali davalarında olası taraf teşkili sağlanamaması problemlerine karşı tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yolunun değerlendirmesinin büyük önem taşıdığı açıktır.
Av. Kübra Gökçe Köycü
Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.
Bir cevap yazın