Mal paylaşımı ve boşanma davalarının hukuki niteliği ve sonuçlarının farklı olması nedeniyle tek bir dava yolu ile açılması ve karara bağlanması mümkün değildir. Mal paylaşımı ve boşanma davalarının ayrı birer dava olarak ve fakat aynı anda açılması halinde; mal paylaşımına bakmakla görevli mahkeme, boşanma davasının kesinleşmesini bekler ve boşanma davasını mal paylaşımı davası için bekletici mesele yapar.
Mal Rejiminin Başlaması ve Sona Ermesi
Mal rejimi davaları bakımından, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren Kanun öncesi ve sonrasına ilişkin bir ayrım söz konusudur.
01.01.2002 tarihinden önce mülga 743 sayılı Medeni Kanun’da (“Mülga Kanun”) kabul edilen yasal mal ayrılığı rejimi geçerli iken, 01.01.2002 tarihinden sonraki dönemde malların yarı yarıya paylaşım esasına dayanılan, edinilmiş mallara katılma rejimiyasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Buna göre;
- 01.2002 tarihinden önce satın alınan mallar, eşlerden hangisinin üzerine kayıtlı ise o kişinin kişisel malı sayılır.
- 01.2002 tarihinden sonra satın alınan mallar, istisnaları olmakla beraber kural olarak eşler arasında yarı yarıya paylaşılmaktadır.
Eşlerin, daha sonraki bir tarihte mal rejimi sözleşmesi imzalayarak Kanun’da belirtilen başka bir mal rejimini seçmeleri halinde ise aralarındaki mevcut mal rejimi, mal rejimi sözleşmesinin yapıldığı tarihte sona erecek ve tarafların yeni seçtikleri mal rejimi türü uygulanmaya başlayacaktır. 01.01.2002 tarihinden sonra evlenen eşler arasında da şayet mal rejimi sözleşmesi yapılmamış ise; evlendikleri tarihte edinilmiş mallara katılma rejimi başlayacaktır.
Ancak her iki dönem açısından da evlenmeden önce edinilen mallar kimin üzerine kayıtlı ise kural olarak o kişinin kişisel malı sayılmakta ve mal rejimi davasına konu edilmemektedir.
Tasfiye Esnasında Eşlerin Birbirlerine Karşı İleri Sürebileceği Alacak Hakları
Eşler arasındaki mal rejimlerine ilişkin kurallar 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (“Kanun”) 202-281. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Katkı payı alacağı davası, değer artış payı davası, artık değere katılma alacağı davası gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalar kişisel hakka dayalı, para alacağına yönelik, nispi harç ve nispi vekâlet ücretine tabi olan dava türleridir.
Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi esnasında eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebileceği değer artış payı alacağı, denkleştirme alacağı ve katılma alacağı hakları bulunmaktadır. Bir de mal ayrılığı rejiminin yürürlükte olduğu dönemde doktrin ve uygulama tarafından geliştirilen katkı payı alacağı bulunmaktaydı. Uygulamada katkı payı alacağı sıklıkla, katılma alacağı, bazı durumlarda da değer artış payı alacağıyla karıştırılmaktadır. Ancak katkı payı alacağı, değer artış payı, artık değere katılma alacağı gibi mal rejiminin tasfiyesine yönelik bu davaların açılabilmesi için eşler arasındaki mevcut mal rejiminin sona ermesi gerekir. Bu açıdan mal rejiminin tasfiyesine ilişkin açılacak davalarda zamanaşımı konusuna değinmeden önce bu alacak türlerinin kapsamına ilişkin kısaca bilgi vermekte fayda vardır.
Katkı Payı Alacağı
Katkı payı alacağı, Mülga Kanun’un yürürlükte olduğu dönemde, mal ayrılığı rejimine tabi olan eşlerden birinin, diğer eşin malvarlığına yaptığı ve karşılığını alamadığı katkı sebebiyle sahip olduğu alacak olarak kabul edilmekteydi.
Katkı payı alacağının, yeni Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden sonra, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin uygulandığı dönem için de talep edilmesi mümkündür. Ancak bunun için eşler arasında resmî bir evliliğin bulunması ve yapılan katkının malî, ekonomik değeri olan bir katkı olması gerekmektedir.
Çalışmayan ve herhangi bir geliri bulunmayan eşin, diğerinin edindiği bir mala katkıda bulunması ve dolayısıyla katkı alacağı talep etmesi mümkün olmadığı gibi, eşlerin, evin ve çocukların giderlerine emek ya da malvarlıkları ile yaptıkları katkılar, diğerinden bir katkı alacağına da sebep olmaz. Yargıtay, eski tarihli kararlarında, çalışmayan eşin katkı payı alacağı taleplerini reddetmiştir. Bununla birlikte, uygulamada katkı payı alacağı ile katılma alacağı kavramları karıştırıldığından mal ayrılığı rejiminin uygulandığı döneme ilişkin, çalışmayan eş için katkı payı alacağı talep edilmektedir. Oysa katkı payı alacağı ile katılma alacağı farklı şeyler olup, katılma alacağı talep edebilmek için davacı eşin çalışıyor ya da ekonomik bir gelir elde ediyor olması gerekmemektedir. Diğer bir deyişle, yeni Kanun’a göre, hiç çalışmayan, hiçbir geliri bulunmayan eş de diğer eşin edinilmiş mallarından katılma alacağı talep edebilir. Fakat edinilmiş mallara katılma rejiminin yürürlükte olmadığı döneme ilişkin katkı payı talep edemez.
2. Değer Artış Payı Alacağı
Evliliğin devamı esnasında bir eş diğer eşin malvarlığının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına katkı sağlamış olabilir. Katkı yapan eş, diğer eşin malvarlığının değerinin artmasında pay sahibi olduğu için bu artışa değer artış payı, buna ilişkin her bir eşin diğerinden olan alacağına ise değer artış payı alacağı adı verilir.
Tasfiye aşamasında her bir eş, diğerine karşı katkı yaptığı oranda bir değer artış payı alacağına sahip olur.
Ancak katkı payında olduğu gibi değer artış payında da ekonomik bir katkının bulunması gerekir. Çalışmayan eşin eve ve çocuklara bakarak yaptığı katkı değer artış payı alacağına neden olmaz. Eşin katkısı, evlilik birliğinin giderlerine olağan veya olağanüstü katkı şeklinde gerçekleşse bile değer artış payı alacağı konusu oluşturmaz.
3. Denkleştirme Alacağı
Edinilmiş mallara katılma rejiminde her eşin kişisel malları ve edinilmiş malları bulunmaktadır. Evliliğin devamı esnasında bu mal grupları arasında birtakım kaymalar olabilir. Tasfiye aşamasında öncelikle bu malların iadesi gerekmektedir. Bir eş, kişisel mallarından edinilmiş mallarına bir katkı yapmışsa bu katkının iade edilmesi gerekir. Aynı şekilde edinilmiş mallardan kişisel mallara yapılan katkı da iade edilmelidir. Bu şekilde eşlerden birinin bir mal grubundan diğerine yaptığı katkının iadesine “denkleştirme” denir. Bir mal gurubunun diğer mal grubundan olan alacağına ise “denkleştirme alacağı” adı verilir.
4. Katılma Alacağı
Denkleştirme işleminin yapılması ve değer artış payı alacaklarının iadesinden sonra her bir eşin edinilmiş malının miktarı değer olarak belli olur. Eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dâhil olmak üzere her eşin toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktara artık değer adı verilir. Her eş veya mirasçıları, diğer eşin artık değerinin yarısı üzerinde hak sahibi olur. Artık değeri fazla çıkan eş, diğerine karşı, artık değerin eşitlenebilmesi için verilmesi gereken rakam kadar borçlanmış olur. Artık değeri daha az olan tarafın diğerine karşı olan bu alacağına “katılma alacağı” adı verilir. Bir diğer ifade ile katılma alacağı, eşlerin, tasfiye aşamasında ortaya çıkan artık değerin yarısı üzerinde sahip oldukları haktır.
Boşanmadan Sonra Mal Rejiminin Tasfiyesinde Dava Zamanaşımı
Kanun’da, mal rejiminin tasfiyesine yönelik olarak katılma alacağı ve değer artış payı alacağının muacceliyetine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, mal rejimi süresince bu alacak haklarının belirsizliği ve talep edilebilir olmamaları dikkate alındığında mal rejimi sona ermeden muaccel olamayacaklarını söylemek mümkündür. Değer artış payı alacağı ancak tasfiye sürecinde gündeme gelmektedir. Edinilmiş mallara katılma rejimi sona erdikten sonra, tasfiye anında muaccel olan değer artış payı talep edilebilir hale gelmektedir.
Zamanaşımı süresinin başlaması için öncelikle mal rejiminin sona ermesi gerekmekle birlikte, evliliğin devamı sırasında da, mal rejiminin sona ermesi mümkündür. Alacaklı eşin korunması amacıyla düzenlenen TBK madde 153/3 uyarınca, evliliğin devamı süresince eşlerin birbirlerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemez, durur. Buradan hareketle, evlilik birliğinin devam ettiği ancak edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği hallerde, eşlerin birbirlerinden olan katılma ve değer artış payı alacaklarının, evlilik sürdüğü müddetçe zamanaşımına uğramayacağı sonucuna varılmaktadır.
Taraflar arasında geçerli mal rejimi, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi; açılacak katılma alacağı ya da değer artış payı alacağı davası bakımından zamanaşımı süresi özel olarak yasada düzenlenmemiştir, bu nedenle Yargıtay’ın uygulaması ve tespitleri önem kazanmaktadır.
Boşanmadan sonra mal rejiminin tasfiyesine yönelik açılacak davalarda temyiz incelemesi yapmakla görevli Yargıtay daireleri yıllar içerisinde değişmiş ve bu nedenle uzun bir süre boşanma sonucu açılacak mal rejiminin tasfiyesi davalarında zamanaşımı süresine ilişkin farklı görüşler ve kararlar verilmiştir. Yargıtay’ın eski tarihli kararlarında katkının yapıldığı döneme ve mal rejiminin sona erme sebebine göre farklı zamanaşımı sürelerinin kabul edildiğini, konuya ilişkin 2013 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı sonrası güncel kararlarında ise on yıllık zamanaşımı süresinin uygulandığını görmekteyiz.
- Yargıtay 2. Hukuk Dairesi görevli olduğu dönemde; katılma alacağının bir tür alacak davası olması nedeniyle boşanma sonrası mal rejiminin tasfiyesine yönelik açılan davalarda Borçlar Kanunu uyarınca dava zamanaşımı süresinin 10 yıl olacağı görüşünü savunmuştur.
- Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, görevli olduğu sonraki dönemde ise mal rejiminin boşanma ile sona ermesi halinde, kararın kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı görüşünü bildirilmiştir. (bkz. Yargıtay – 8. H.D., E. 2009/982 K. 2009/2991 T. 9.6.2009.)
Söz konusu kararda; “katılma alacağına ilişkin talep, evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakkı olarak değerlendirilmekle ve bu nedenle davanın, TMK madde 178 uyarınca, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olması gerektiği” belirtilmiştir.
- 2013 yılında ise Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (“YHGK”) katılma alacağına ilişkin olarak zamanaşımı süresi başlangıcının, boşanma davasının kesinleştiği tarih olacağını ve boşanma kararının kesinleşmesi sonrasında açılacak mal rejiminin tasfiyesi davalarının Borçlar Kanunu’nda düzenlenen “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.”hükmü gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirtmiştir (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; E: 2013/8-375; K.: 2013/520. T: 17.04.2013).
Söz konusu kararda, “01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda, yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminde, katılma alacağına uygulanacak zamanaşımı süresi konusunda Türk Medeni Kanunu’nda ayrı bir hüküm bulunmadığı ve niteliği itibariyle hakkın bir alacak hakkı olduğunun açık olduğu, bu nedenle katılma alacağında zamanaşımı süresinin 10 yıl olarak uygulanması gerektiği” belirtilmiştir.
Kararın dayanağı olarak katılma alacağının niteliği itibariyle, eşler arasında bir alacak olduğu ve dolayısıyla boşanmanın bir fer’isi olmadığı, boşanmanın fer’ilerinin; boşanma davası ile birlikte veya ayrı olarak açılan ve Kanun’da açıkça düzenlenen maddi-manevi tazminat ve nafaka gibi hususlar olduğu belirtilmiştir.
Daha sonra verilen pek çok Yargıtay kararında da aynı görüşler benimsenmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi E. 2013/23669 K. 2014 / 3820 T. 10.03.2014 “yanlar arasındaki mal rejimi TMK’nin 225/2. maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermekte olup mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakkı boşanma dava tarihi itibariyle doğacağı, ancak, bu hakkın kullanılabilmesi ve tasfiyeye karar verilebilmesi için boşanma davasının olumlu sonuçlanarak kesinleşmesinin zorunlu olduğu, HGK’nin 27.06.2012 tarih, 2012/8-268 Esas ve 2012/420 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; boşanma davasının mal rejiminin tasfiyesinden doğan alacak davası için bekletici mesele yapılması ve boşanma davasının olumlu sonuçlanması halinde, işbu davada toplanacak tüm delillere göre bir değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Ankara BAM, 12. Hukuk Dairesi, E. 2017/197 K. 2017/199 T.30.3.2017 “öncelikle, katkı payı alacağına ilişkin davalarda zamanaşımının 10 yıl olduğu hususunda bir tereddüt bulunmayıp, Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun 17.04.2013 tarih ve 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı kararıyla edinilmiş mallara katılma rejimi (değer artış payı ve katılma alacağı) bakımından da TMK’nin 5. maddesi yoluyla 6098 sayılı TBK’nin 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörüldüğünden, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi de bu görüşü benimsediğinden, 6098 sayılı TBK’nin 153/1-2. bentleri (Evlilik devam ettiği sürece, eşlerin diğerinden olan alacakları için zamanaşımı işlemeye başlamaz, başlamışsa durur) gözetilerek boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmediği açıktır.”
Adana BAM, 2. Hukuk Dairesi, E. 2018/1161 K. 2020/1415 T. 7.10.2020 “Artık değere katılma alacağı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır (TMK mad.227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan edinilmiş mallar tasfiye edilir (TMK madde 235/1). Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinde, artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken “eklenecek değerler” göz önünde bulundurulur. ..davalı vekilininkatılma alacağının zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf başvurusuyla ilgili olarak; davalı vekilinin süresinde cevap dilekçesi vermediği, zamanaşımı definin süresinde verilen cevap dilekçesinde ileri sürülmesinin gerektiği, ilerleyen aşamalarda ileri sürülebilmesinin ancak ıslah veya davacının açık muvafakati ile mümkün olduğu, dosya kapsamında davalı vekilinin 02/05/2016 tarihli davacının ıslah talebinin zamanaşımına uğradığına ilişkin bir dilekçesi mevcut olup alacağın zamanaşımına uğradığına ilişkin usulüne uygun olarak verilmiş bir ıslah dilekçesinin bulunmadığı, aksinin kabulü halinde dahi yasal mal rejiminin tasfiyesi davalarında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17/04/2013 tarih ve 2013/8-375 E-K sayılı kararı gereğince zamanaşımının boşanma kararının kesinleşmesi tarihinden itibaren 10 yıl olduğu kabul edildiğinden davacının artık değere katılma alacağının zamanaşımına uğramadığı…”
Sonuç olarak Türk Medeni Kanunu’nun 178. maddesinde düzenlenen 1 yıllık zamanaşımı süresi uygulamada yalnızca boşanma davasının fer’ileri olarak kabul edilen maddi tazminat, manevi tazminat ve nafaka talepleri için uygulanmaktadır.
Her ne kadar doktrinde ve içtihatlarda farklı görüşlere rastlansa da mevcut Yargıtay kararları uyarınca edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer artış payı alacağına ilişkin davalar bakımından Kanun’da açık bir hüküm bulunmadığından TMK’nin 5. maddesi ile yapılan atıf dikkate alınarak 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi uyarınca bu tarz davalar için dava zamanaşımının boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımısüresine tabi olduğunu söylemek mümkündür.
Av. Ceren Atar
Uyarı: Yukarıdaki bilgi ve görüşlerimiz sadece yol gösterme amaçlıdır ve yasal tavsiye alma olarak değerlendirilemez. Vona Hukuk Bürosu, doğru ve güncel içerikli bilgiyi sağlamak için her türlü çabayı göstermektedir ancak, bu makalenin yayımlanmasından sonra yürürlüğe girebilecek olan yasa ve mevzuatlarda yapılan değişiklikler nedeniyle en güncel yasal gelişmeleri yansıtmayabilir. Bu nedenle, bu makaledeki hiçbir şey yasal tavsiye olarak görülmemeli ve herhangi bir karar vermeden veya bu makalede yer alan bilgilere dayanarak herhangi bir işlem yapmadan önce avukatlara danışmalısınız.
Bir cevap yazın